Civita di Bagnoregio
Anna Maria Tardiolo- Viterbo ilindeki Bagnoregio’nun bir parçası olan ve sadece on bir kişinin yaşadığı küçük Civita köyü, 1965 yılında inşa edilmiş bir köprüden dünyaya açılıyor. “Ölmekte olan şehir.” Yazar Bonaventura Tecchi şehre bu ismi takmıştı. Köy, onu yok etme riski taşıyan ve ilerleyen bir erozyona sahip tüfün üstüne kurulduğu için, hayata çok ince bir dengeyle tutunuyor. Yine de, herhangi makul bir itiraza karşın, direnişin, hayata bağlılığın, inatçılığın temsili olarak ayakta durmaya devam ediyor.
Rönesans ve Etrükslerin mirası…
Köyün sakinleri de evlerini her an kaybetme riskine karşı, tarihi ve sevimli Civita’yı terk etmiyor, orada yaşamaya devam ediyorlar. Farkında olmayan bir ziyaretçinin gözüne Civita bu kadar kırılgan gelmez. Santa Maria Köprüsü’nü yürüyerek geçerken, Valle dei Calanchi’ye hakim bir mahmuz üzerinde tünemiş olan Civita, Etrüsk şehir planı üzerine inşa edilmiş sağlam bir ortaçağ ve Rönesans mimarisi şaheseri gibi bizi karşılar. Evet, Civita etrüsk kökenlidir. Bölgeye hakim bu antik topluluk, şehri 2500 yıl önce kurmuştur. Yüzyıllar içinde tarihinin en önemli parçaları kayboldu; Vadideki kiliseler, sanatsal ve kültürel değeri büyük olan binalar, kendilerini dünyaya “güzel, bereketli, sakin, neredeyse zararsız” gösterirken, aynı zamanda insan üzerindeki gücünün farkında olan bir üvey anne olduğunu gizleyen doğa nedeniyle yıkıldılar.
Hayatın temsilcisi…
Hayatın temsili: her şeyi içeren iyi ve kötü; ölüm ve yaşam. Civita di Bagnoregio’nun aslında bir bütün olarak hayatın yüzlerinin ifadesinden başka bir şey olmadığını söylemeye cesaret edilebilir. Ölmekte olan ama aynı zamanda yaşam içeren bir şehir: her yıl her yerden daha fazla ziyaret edenlerin neşesi; ulusal ve uluslararası temsilcilerin yoğun katılımıyla burada gerçekleşen sayısız kültürel etkinlik; ama en basiti, bu büyüleyici köyün sokaklarını cezbedici bir kokuyla dolduran çiçekli balkonların canlılığı. Sakinlerinin karşılaması.
Her gün onu canlandıran dükkanların renk patlaması. İnsan sıcaklığının alışverişi. Doğru, ölüyor… Sakinlerinin çoğu, bu güvensizlik nedeniyle burayı terk etti. Kim bilir ne kadar acı… Belvedere’den bakan, mavi gökyüzünün çerçevelediği küçük tünemiş ev grubunu gözlemlerken, tüfün sırtı birçok erozyonun belirtilerini ortaya koyarken, her günün ne kadar değerli olduğunu idrak edersin. Yaşamın, dünyanın, sanatın ve tarihin bize sunduğu güzelliklerin tadını çıkarmak için her anın ne kadarını yakalamak gerekir?
Condividi: