Efes: Roma’nın Asya’daki rüya başkenti
Isabella Laiden – Bir zamanlar Roma İmparatorluğu’nun Asya’daki başkenti Efes’ti: döneminin mücevher şehriydi; kozmopolit bir kültür ve ticaret merkezi olarak Roma’dan sonra ikinci sıradaydı; ‘ikinci Roma’ diyorlardı; Akdeniz bölgesinin en önemli ticaret merkeziydi; antik dünyanın en kalabalık ve en zengin şehirlerinden biriydi; ünlü filozof Herakleitos’un doğum yeriydi. Hristiyanlığın yayılma merkezlerinden biriydi; Hz. Meryem’in yaşadığı yerdi; Böylesine paha biçilemez bir mirasa sahip olan Efes, bugün hem önemli bir arkeolojik şehir hem de Hristiyanların hac yeri olarak tüm dünyanın ilgisini çekmeye devam ediyor…
Uluslararası buluşma noktalarından Efes şehri ve Meryem Ana’nın evi ile çevresi ilk ziyaret ettiğim günden beri kendimi iyi hissettiğim, huzur bulduğum bir yer oldu. Bu nedenle Efes şehriyle Roma imparatorluğu’nun izlerine başlamak istedim. Bu muhteşem tarihi, sahip olduğu hazinelerin hepsini bir kerede anlatmak mümkün değil. O yüzden öncelikli yapılardan oluşan genel bir çerçeve çizmeye gayret edeceğim. Elbette detaylı incelemelerini de ilerleyen günlerde yapacağız. Başlıyoruz…
Bugün Avrupa’nın en büyük arkeolojik alanlarından biri olan Efes (Latince: Efes), günümüz Türkiye’sinin kıyısında, Caistro Nehri’nin ağzında, antik dünyanın en kalabalık ve en zengin şehirlerinden birisiydi.
MÖ 8600’de basit bir yerleşim birimi olarak kurulmuş . Ama stratejik bir yerde bulunması, ticaret yollarının buradan geçmesi, dünyanın doğusu ile batısını bağlayan bir liman şehri olması ve verimli topraklara sahip olması sayesinde çok gelişmiş. Roma egemenliğine girene kadar Efes farklı kültürlere ev sahipliği yapmış. En son 129 yılında Bergama Kralı Attalos, Efes’i Roma İmparatorluğu’na bırakmış.
Roma egemenliğindeki Efes
MÖ 129’da Roma İmparatorluğu’na bağlandıktan sonra şehir altın çağını yaşamaya başlamış. Asya Eyaleti’nin başkenti olarak, Roma’dan sonra akla gelen ilk büyük şehre dönüşmüş. Augustus’un şehre yaptığı reformlar sayesinde Efes MS 3. yüzyıla kadar zenginlik, bolluk ve refah içinde yaşamış.
Efes’i Akdeniz’in en iyi bilinen arkeolojik alanlarından biri yapan kalıntılar arasında muazzam tiyatrosu, küçük Hadrian tapınağı,, kamusal alanı(agora) Celsus Kütüphanesi ve çok sayıda halka açık hamamı ile su kemerleri dikkat çekiyor. Bugün şehirde görülen kalıntıların büyük bölümü Augustus döneminde inşa edilmiş. Tiberius’un saltanatı sırasında, Efes bir liman kenti olarak gelişmiş. MÖ 43 civarında bir iş merkezi açılmış ve limanlardan, antik Kraliyet Yolu’nda seyahat eden kervanlardan gelen veya gönderilen büyük miktarlardaki mallara hizmet vermiştir.
Efes birçok kez yağmalanmış, deprem görmüş, el değiştirmiş ama varlığını sürdürmüş. Ancak Küçük Menderes’in hazırladığı sona direnememiş. Nehir, limanı alüvyonla doldurunca deniz ticareti bitmiş ve şehrin gerilemesi başlamış. Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’u yeni başkent ilan etmesiyle şehir iyice zayıflamış. 6 ve 7. yüzyıldaki yıkıcı depremlere, Arap istilalarından kaçan halk da eklenince şehir bir daha eski günlerine dönememiş. Çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapan, Roma’nın Asya’daki başkenti olan, Roma’yla yarışan bu şehrin tarihi, mimarisine de yansımış. Şehirdeki yaşam bitse de tarihi kalıntılar ziyaretçilerini ‘zaman yolculuğuna’ çıkarmadaki cazibesini halen koruyor…
Artemis Tapınağı
Arasında Artemiş Tapınağının da bulunduğu dünyanın yedi harikasını derleyen Sidon’lu Antipatros şöyle diyor:
“Mağrur Babil’in üstünde savaş arabaları için yol olan duvarını, Alpheus’daki Zeus heykelini ve asma bahçelerini gördüm. Güneşin kolosusunu (Rodos’da güneş tanrısı Helios’un heykeli) ve yüksek piramitlerin devasa işçiliğini ve Mausolos’un (Halikarnos Mozolesi) engin mezarını; ama Artemis’in bulutlar üzerine kurulmuş evini gördüğümde diğer tüm harikalar parlaklıklarını kaybetti ve dedim ki ‘İşte Olimpus’un dışında, güneş hiç bu kadar büyük bir şeye bakmadı’.”
Avcılık, iffet, doğum ve vahşi hayvanlar tanrıçası olan Artemis, Efes’te kentin tanrıçası ve koruyucusu olarak tüm tanrılardan daha fazla saygı görüyordu. Efesliler tanrıçaları Artemis için kutsal mekanlar yaptılar. İlki M.Ö 680-650 yıllarında yapılan, 4×8 ahşap sütunlu bir sunaktı. Bunun tahrip olmasından sonra M.Ö 570-550 yıllarında Lidya kralı Creseus tarafından mermer sütunlu devasa tapınak inşa edildi. Bir Yunan tanrıçası olan Artemis’in Anadolu’nun bereket tanrıçası Kibele’nin devamı olduğu, Yunan kültürüne sentezlendiği düşünülüyor. Tapınakta, Megabyzos olarak adlandırılan başka yerlerden getirilmiş hadımlar rahip olarak görev yapıyordu. Bunlara bakireler hizmet ediyordu. Tapınak, hem ibadet merkezi hem etrafındaki çarşıyla beraber bir ticaret merkezi hem de sığınma alanı olarak kullanılıyordu. Alışveriş alanında tapınağı ziyaret edenlerin kullanması için toprak kap ve heykeller satılırdı. 120 yılda yapılan Artemis Tapınağı M.Ö. 356 yılının 21 Temmuz’unda Herostratus adlı, şöhret olmak isteyen bir deli tarafından yakıldı. Aynı gün, Dünya’nın neredeyse yarısını fetheden Makedonya Kralı Büyük İskender’in de doğum günüdür. M.Ö 323 yılında tekrar restore edilen tapınak, 7 defa yıkılıp tekrar yapılır. Bugün ondan kalan çok az kalıntı vardır. Kalıntılarının bir kısmı, Croesus’un imzasını taşıyan bir sütun da dahil olmak üzere British Museum’da bulunuyor.
Meryem Ana’nın Evi ve Hristiyanlık
Sürekli işgal edilen Efes pek çok din ve ırktan insana ev sahipliği yapıyordu. Buradaki hoşgörü ortamına güvenen Aziz Yuhanna yaklaşık MS. 36 yılında İsa’nın kendisine emanet ettiği annesi Meryem’i -İsa’nın Kudüs’te çarmıha gerilişinin ardından- güvende olması için buraya getirmiş. Hristiyanlığı yaymak için çok uğraşan Aziz Paul meşhur vaazlarından birini burada vermiş. M.S. 1. yüzyıldan başlayarak, bu insanlar Efes çevresinde Artemis’e tapanları Hristiyanlığa çekmiş. Bu bağlamda Efes çok etkili olmuş. 313’te Hristiyanlık Roma’nın resmi dini olduktan sonra 380 yıllarında şehirde paganizm sona ermiş. İsa’nın 12 havarisi arasında yer alan St. John aynı zamanda İncil’in de yazarıydı. Yeni Ahit’te Efes’ten birkaç kez bahsediliyor. Ekümenik Konsil’lerden üçüncüsü yine bu şehirde yapıldı ve Hz. Meryem’in “Tanrı’yı doğuran” azize olduğu kabul edilmiş. Hz. Meryem’in evinin bulunması da 19. yüzyılda Katolik rahibesi olan Anne Catherine Emmerich’in rapor edilmiş rüyaları sayesinde olmuş. Hz. Meryem’in Evi ve St. Jean’ın mezarı bugün ziyaret edilebiliyor.
Meryem Ana Kilisesi
431 yılındaki Konsül Toplantısı’nın yapıldığı yer olan Meryem Ana Kilisesi, onun adına inşa edilmiş ilk kilisedir. Liman Hamamı’nın kuzeyinde yer almaktadır. Hristiyanlık dinindeki 7 kilise arasındadır.
Aziz John Bazilikası
Dönemin en büyük yapılarından biri olan ve Bizans imparatoru Büyük Justinian tarafından yaptırılan 6 kubbeli bazilikanın merkezinde S. Jean John’un mezarının bulunduğu iddia ediliyor. Burada S. Jean adına dikilmiş bir anıt da var. Hristiyanlar için çok önemli sayılan bu kilise, Ayasuluk Kalesi’nde bulunuyor.
Yedi Uyurlar
Geç Roma imparatorlarından Decius zamanında putperestlerin zulmünden kaçan yedi Hristiyan gencin Panayır Dağı eteklerinde sığındıkları rivayet edilen mağara olduğuna inanılır. Bizans döneminde mezar kilisesi haline getirilmiştir. Dünya üzerinde bu mağaranın kendi sınırları içinde olduğunu iddia eden 33 kent vardır. Ama Hristiyan kaynaklarının çoğuna göre bu kent, kutsal sayılan Efes’tir. Efes’teki bu mağaranın üstüne bir kilise yapılmış hali 1927-1928 yılları arasındaki bir kazıda ortaya çıkarılmış, kazı sonucunda 5 ve 6. yüzyıla ait olan mezarlar da bulunmuştur. Yazıtlar hem mezarlarda hem de kilise duvarlarında bulunmaktadır.
Hadrian Tapınağı
İmparator Hadrianus adına, anıt olarak inşa edilen tapınağın girişinde Efes’in 3 bin yıllık kuruluş efsanesi şu cümlelerle yer alır:
“Atina kralı Kodros’un cesur oğlu Androklos, Ege’nin karşı yakasını keşfetmek ister. Önce, Delfi kentindeki Apollon Tapınağı’nın kahinlerine danışır. Kahinler ona, balık ve domuzun işaret ettiği yerde bir kent kuracağını söyler. Androklos bu sözlerin anlamını düşünürken Ege’nin lacivert sularına yelken açar… Kaystros (Küçük Menderes) Nehri’nin ağzındaki körfeze geldiklerinde karaya çıkmaya karar verirler. Ateş yakarak tuttukları balıkları pişirirlerken çalıların arasından çıkan bir yaban domuzu, balığı kaparak kaçar. İşte kehanet gerçekleşmiştir. Burada bir kent kurmaya karar verirler…”
Domitianus Tapınağı
Roma İmparatoru Domitianus adına yapılmıştır. Şehirdeki en büyük binalardan biri olan tapınak Traianus Çeşmesi’nin karşısında yer alır. Günümüzde sadece tapınağın temelleri kalmıştır. Yanlarında sütunların bulunduğu belirlenmiştir. Domitianus’un heykelinden başı ve bir kolu kalmıştır.
Domitianus Meydanı
Domitianus Tapınağı’nın kuzeyinde yer alan meydanın doğusunda Pollio Çeşmesi ve hastane olduğu düşünülen bir yapı, kuzeyinde cadde üzerinde de Memmius Anıtı yer alır.
Senato Odeon
Efes’in iki meclisli bir yönetimi bulunmaktaydı. Bunlardan biri olan Danışma Meclisi toplantıları burada yapılıyordu. Aynı zamanda konserlerin de verildiği bir yerdi. 1.400 kişilik kapasiteye sahiptir. Bouleterion olarak da adlandırılır.
Yukarı Agora ve Bazilika
İmparator Augustus tarafından inşa ettirilmiş, resmi toplantıların ve borsa işlemlerinin yapıldığı yerdir.
Agora
Agora, kentin ticari ve kültürel merkeziydi. 110 metreye 110 metre boyutlarında ortası açık, çevresi portikler ve dükkânlarla çevrili bir alandır.
Herakles Kapısı
Roma Çağı sonlarında yaptırılmış olan bu kapı Kuretler Caddesi’ni, yaya yolu haline getirmiştir. Ön cephesindeki Kuvvet Tanrısı Herakles kabartmaları nedeniyle bu isim verilmiştir.
Celsus Kütüphanesi
Roma dönemi yapılarının en güzellerinden birisi olan yapı hem kütüphane, hem de mezar anıtı görevini üstlenmiştir. 106 yılında Efes valisi olan Celsius öldüğünde, oğlu kütüphaneyi babasının adına mezar anıtı olarak yaptırmıştır. Celsius’un lahdi kütüphanenin batı duvarı altındadır. Yapının kalıntıları üzerinde yapılan çalışmalar, ön cephenin iki katlı görünümüne karşın, yapının üç katlı olduğunu göstermektedir. Oldukça yüksek tavanlı bu yapı yaklaşık 150 yıl boyunca hizmet vermiş. İki katlı bir görünüme sahip olan kütüphane, klasik dönemde dünyanın en büyük üç kütüphanesi arasında yer alıyormuş; Bünyesinde 14 bin kitap ve şehir arşivini bulunduruyormuş. Dış cephesinde dört kadın heykeli bulunuyor. 3. yüzyılda bölgeyi etkileyen depremler sırasında okuma salonu yanmış, ancak daha sonra tamir edilmiş. Ön yüzünün yine Orta Çağ’da yaşanan bir deprem sonucu yıkıldığı sanılmaktadır.
Efes Antik Tiyatrosu
24 bin kişilik kapasitesiyle Antik dönemin en büyük açık hava tiyatrosu. Tiyatronun simgesi gülen ve ağlayan maskelerin hikâyesi buradan geldiği söyleniyor. Tiyatro gladyatör arenası olarak da, vaaz vermek için de kullanılmış. Bu tiyatro, St. Paul’ün vaazlarına da mekan olmuştur. Çok süslü ve üç katlı sahne binası tamamen yıkılmıştır. Oturma basamakları üç bölümlüdür.
Anıtsal Çeşme
Odeion’un önündeki meydan kentin “Devlet Agorası” (Yukarı Agora)’dır. Tam ortasında Mısır tanrıları tapınağı (İsis) bulunuyordu. MÖ 80 yıllarında Laecanus Bassus tarafından yaptırılan Anıtsal Çeşme, Devlet Agorası’nın güneybatı köşesinde yer alır. Buradan Domitian Meydanı’na ve bu meydan etrafında kümelenmiş bulunan Pollio Çeşmesi, Domitian Tapınağı, Memmius Anıtı ve Herakles Kapısı gibi yapılara ulaşılır.
Traianus Çeşmesi
Cadde üzerindeki iki katlı anıtlardan biridir. Ortada duran İmparator Traianus’un heykelinin ayağı altında görülen küre dünyayı simgelemektedir.
Liman Caddesi
Bir adı da Arkadiana Kral Yolu’dur. Antik tiyatrodan bugün tamamen dolmuş olan Antik Liman’a uzanan, iki yanı sütunlu ve mermer döşeli Liman Caddesi (Arcadiane Caddesi), Efes’in en uzun caddesidir. 600 metre uzunluktaki cadde üzerine kentin Hristiyanlık döneminde anıtlar yapılmıştır. Her birinde havarilerden birinin heykeli olan dört sütunlu Dört Havari Anıtı, caddenin ortasındadır. Önemli törenler, geçit şölenleri burada yapılıyormuş.
Heroon Çeşmesi
Efes’in efsanevi kurucusu Androklos adına yaptırılmış bir çeşme yapısıdır. Ön kısmı Bizans döneminde değişikliğe uğramıştır.
Uluslararası buluşma noktalarından Efes şehri ve Meryem Ana’nın evi ile çevresi ilk ziyaret ettiğim günden beri kendimi iyi hissettiğim, huzur bulduğum bir yer oldu. Bu nedenle Efes şehriyle Roma imparatorluğu’nun izlerine başlamak istedim. Bu muhteşem tarihi, sahip olduğu hazinelerin hepsini bir kerede anlatmak mümkün değil. O yüzden öncelikli yapılardan oluşan genel bir çerçeve çizmeye gayret ettim. Elbette detaylı incelemelerini de ilerleyen günlerde yapacağız. Başlıyoruz…
Condividi: