İtalya’nın incilerinden Taormina:
“Masaldan gerçeğe…”
Ayfer Selamoğlu
İtalya eşsiz güzellikte zarif bir kadın gibidir. Sıra sıra dizili şehirleri, kasabaları ve adaları nadide bir kolyenin incileri gibi tüm yarımadayı sarar. Terracotta, kayısı, bej ve pembe renklerinden oluşan paha biçilmez inciler, onlara dokunanlara unutulmaz anlar yaşatır…
Eski Roma ve Antik Yunan dönemlerinden beri Sicilya’da gizlenen Taormina da “güzelliği, direnişi, yeniden doğuşu ve gücü temsil eden” İtalya’nın incilerden biridir. Adını Tauro Dağları’ndan alan İtalya’nın efsanevi tatil kasabası Taormina, Sicilya’nın doğusundaki kayalıkların üzerinden Naxos Limanı’na bakan hayat dolu bir Ortaçağ kasabası. Messina kentine bağlı bu şirin kasabanın bir tarafında halen aktif volkanik bir dağ olan Etna, diğer tarafında Akdeniz ile kucaklaşan İyon denizi uzanıyor.
Işıl ışıl işlenmiş bir dantel gibi Akdeniz’e uzanan Sicilya kıyılarını izleyerek Taormina’ya vardığımızda Sicilya istiridyesi içinde saklanan nadir bir inci bulduğumuzu fark ediyoruz. Şehrin iki antik kapısından biri olan Messina, “yıllardır tanıyormuş gibi” tüm sıcaklığıyla bizi içeri alıyor.
Sağda küçük ama büyüleyici bir güzellikte Santa Caterina kilisesi bizi karşılıyor. Önünde, İtalya’nın dar ve şirin sokaklarının simgesi küçük arabalardan biri süslenmiş, belli ki yeni evlileri bekliyor. Rengarenk giyinmiş şık kadınlar, yakalarında beyaz çiçekleriyle siyah takımlı erkekler arabanın etrafını sarmışlar. Merdivenleri çıkıp, kapıdan içeriye bakıyorum. Bütün sıralar çiçeklerle süslenmiş. “Uğur getirsin” diyerek bir çiçek demeti de ben alıyorum. Kapıda bekleyen cana yakın, güzel bir kadın içi dolu bir külahı tüm sevimliliğiyle bana uzatıyor. İçinde minik şarap şişesi ve pirinçler var. Anlamını soruyorum: Keyifli anların bereketli olması dileğiyle hazırlanmış…
Biz de bu dileğin ortaklarından olmak istiyoruz. Sevgili hayat arkadaşım Tarık’la kilisenin karşısındaki şirin kafelerden birine oturuyoruz. Bu rüya gibi ortama renkli yeleği, siyah pantolonu, beyaz gömleği ve kırmızı şeritli hasır şapkasıyla bir sokak sanatçısı eşlik ediyor. Akordeonu eşliğinde söylediği İtalyan şarkılarıyla orada bulunan herkesi yeni evlilerin yakınlarına dönüştürüyor. Sonunda yeni evli çift kilisenin kapısında görünüyor. Havaya savrulan pirinç taneleri, konfetiler ve balonlar altında şampanyalar patlıyor. Biz de bu düğüne bir kadehle katılıyoruz. Gelinle damadı, arkalarından el sallayarak yolcu ettikten sonra kasabanın içine doğru yürümeye devam ediyoruz.
Rengarenk pencereler, Moro kafalarıyla ve çeşit çeşit bitkilerle süslenmiş balkonlar, restoranlar, kafeler ve mağazaların sıralandığı caddeyi takip ederek 9 Nisan Meydanı’na ulaşıyoruz.
9 Nisan Meydanı, Taormina’nın en zarif salonu gibi karşılıyor bizi. Şehrin sakinleri ya da misafirleri burada buluşuyor, muhteşem manzarayı izliyor, meydandaki banklarda ya da açık hava barlarında veya restoranlarda arkadaşları ve aileleriyle buluşarak masalsı güzelliğin tadını çıkarıyorlar. Karakteristik, portreler ve manzaralar çizen ressamlar ile mandolin ve gitarla konser veren I Suonatori müzik grubu orada bulunanları zamanda bir yolculuğa çıkarıyor…
Biz de önce terastan Etna’yı, Nakşa Körfezi’ni ve Taormina antik tiyatrosunun kalıntılarını kucaklayan muhteşem panoramayı hayranlıkla izledik. Hemen solumuzda meydanın bir tarafını kaplayan Sant’Agostino kilisesi bulunuyor. Bu kilise artık belediye kütüphanesi olarak hizmet veriyor. İçine girdiğimizde nadir kitapların ve belgelerin bulunduğu çok özel, antik bir kütüphane bizi karşılıyor. Meydanın kalbinde masalsı kilise San Guiseppe yükseliyor. Yaslandığı dağlar efsane güzelliğine büyüleyici bir hava katıyor. Sicilya Barokunun muhteşem örneklerinden biri olan kilisenin önündeki çift merdivenlerin çiçeklerle süslenmiş güzelliği dikkati çekiyor. Kilisenin sol tarafında tarihi saat kulesi ve Corso Umberto Caddesi’ne açılan antik kapı yer alıyor. 12. Yüzyılda inşa edilen saat birkaç kez yıkılmış ama her zaman yeniden inşa edilmiş. Kilisenin sağ ve sol tarafında restoran ve barlar dizili. Denizin ferah kokusu sadece nefesimizi açmıyor, rengarenk hayat enerjisiyle içimizi dolduruyor….
9 Nisan Meydanı’nın adı önceden Piazza Sant’Agostino’ymuş. Ama rivayete göre 9 Nisan 1860’ta Taormina katedralinde yapılan bir ayin sırasında Garibaldi’nin Sicilya’dan Bourbonlardan kurtuluşu başlatmak için Marsala’ya indiği söylentisi yayılmış. Aslında Garibaldi Marsala’ya bir ay sonra, yani 9 Mayıs’ta inecektir. Yani haberin tarihi asılsızdı ama Taormina halkı, şehrin en zarif ve güzel meydanını Garibaldi’ye adamak için bu tarihi kullanmaya karar vermiş…
Yürümeye devam ediyoruz. Antik saatin altındaki kapıdan Corso Umberto Caddesi’ne geçiyoruz. Renkli küçük binalar, çiçekli heykelli balkonlar, kabartmalı duvarlar, mağazalar ve sanat galerileri arasında yürüyoruz. Bu kez bir başka meydandayız. Taormina Katedrali solda, ortada kafası at, kuyruğu deniz kızı bir çeşme-havuz yükseliyor. Antik havuzun merdivenleri dinlenme molası verenlerle dolu. Biz de çeşmeden su içerek neşeli grubun arasına katılıyoruz. Katedralin önünde çiçeklerle süslenmiş bir başka gelin arabası bekliyor. Kapının önünde kimsecikler yok. Belli ki tören yeni başlamış. Bir süre sonra konfetiler, çiçekler ve pirinç taneleri arasında çıkan çift, geleneğe uygun olarak düğün arabasına biniyor ve Taormina sokaklarını dolaşmaya başlıyorlar. Havada huzur, neşe ve romantizm rüzgarları esiyor.
Daha sonra Katanya kapısına kadar yürümeye devam ediyoruz. Tablo değişmiyor. Yan yana binalar, altlarında mağazalar, kafeler, restoranlar, sanat galerileri, seramik atölyeleri, yerel tasarım ve mücevher ürünleri ve olmazsa olmaz İtalyan markaları ile İtalyan müzikleri bizlere eşlik ediyor. Kasabanın diğer giriş kapısına vardıktan sonra 9 Nisan meydanına geri dönüyoruz. Artık dinlenme ve Taormina’nın zarif salonunun keyfini çıkarma zamanı. Favori mekanlarımızdan Mocambo Bar’a oturuyoruz. Karşımızda Taormina’nın simgesi I Suonatori Müzik Grubu. Yani sevgili Giuseppe ve artık hayatta olmayan sevgili Gianni. Her zamanki gibi en güzel melodileriyle, sembolü oldukları kasabanın ve ziyaretçilerin ruhunu müzikle besliyorlar…
İlk keşif günümüzde güneşi batırırken, bu efsane kasabadan kimler gelmiş kimler geçmiş onları konuşuyoruz. 19. yüzyıldan itibaren Taormina, tüm Avrupa’da popüler bir turizm beldesi haline gelmiş. Bu şirin kasabayı ziyaret edenler arasında Oscar Wilde var. Richard Burton dünyayı gezmiş ama evlenme teklifini Elizabeth Taylor’a bu büyüleyici kasabada yapmış. Monica Vitti ve Sophia Loren’in sıkça uğrak yerlerinden birisi olmuş.Yazar D.H. Lawrence burada yazılarını yazmış. Friedrich Nietzsche, Richard Wagner ve diğerleri. Alman manzara ressamı Otto Geleng (1843-1939) Sicilya’nın güzelliklerini yakalayan ilk sanatçılardan biriydi. İtalyan bir kadınla evlendi ve Taormina’ya yerleşti. Bertrand Russell , Roald Dahl , Henry Faulkner ve Tennessee Williams yine buraya uğrayan isimler arasında yer aldı. 1955’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan İzlandalı yazar Halldór Laxness , ilk romanı “Keşmir’den Büyük Dokumacı”nın çoğunu Taormina’da yazdı ve daha sonra otobiyografik denemeler kitabında övgüde bulundu. Goethe, tarihiyle, doğasıyla büyüleyici Taormina’yı “İtalya’nın anahtarı” olarak nitelendirmiş. İlk gün, kuşbakışı gördüklerimizden sonra biz de Goethe’ye hak veriyoruz…
İri kaktüslerin sardığı kayalıkların üzerinden muhteşem bir manzara sunan teraslı villalar, barlar ve restoranlar… Pencere ve balkonlardan sarkan rengarenk bitkilerin ve çiçeklerin arasına yerleştirilmiş, bazen hüzünle bazen gururla bakan Moro kafaları. Daracık, arnavut kaldırımlı sokaklara inip, çıkan merdivenlerin üzerinden sevgi, şefkat ve ilgi sarhoşluğuyla sarkan sardunyalar, begonviller ve sarmaşıklar… Sanat galerilerinin önüne taşan seramikler, tablolar… Çiçeklerle bezeli arnavut kaldırımlı daracık sokaklarını, meydanlarını dolduran sıcak ve samimi insanlar.. Ve en önemlisi her yönden yaşanılası bir tablo çizen son derece keyifli, tarihi bir kasaba unvanını yıllardır bozulmadan koruyan bir cennet.. Yani Eden Bahçesi…
Taormina’nın güzellikleri, sembolleri ve gizemli yerleri bir makaleye sığmaz. İyonya denizine ve Etna Yanardağı’na karşı konumlanmış antik tiyatroyu, diğer tarihi ve kültürel yerleri, sırlarıyla birlikte anlatmaya devam edeceğiz…
Ama şimdi güneşi sevdiğimle batırma zamanı…
Condividi: