Vita Gazette

Le notizie dall’Italia.

Sanat eserleri ve şifreli hikayeleri:

Francesco Hayez’in öpücükleri ve sırları

Ayfer Selamoğlu

Takvimler 10 Şubat 1791’i gösteriyordu. Venedik’te soğuk ve puslu bir hava hakimdi. Aniden fakir bir evden yeni doğmuş bir bebeğin çığlıkları yükseldi. Annesi rengarenk camlar altında bağımsız bir kimliğin hakim olduğu Murano adasında doğmuştu. Babası Fransız bir balıkçıydı. Biraz büyüdükten sonra Milano’da yaşayan varlıklı teyzesinin yanına gönderildi. Eniştesi bir sanat tarihçisi ve koleksiyoneriydi. Yaşadığı 19. yüzyıl bağımsızlık ve bütünleşme rüzgarlarına sahne olmuştu. Elbette İtalyan annesi ve Fransız babasından, sanat koleksiyoncusu eniştesinden, ülkenin siyasi havasından beslenmişti. Sonradan ismini ölümsüzler arasına yazdıracak bu çocuk Francesco Hayez’di…

Hayez’in en ünlü eseri halen tartışmalara konu olan, sırrı çözülmeye çalışılan ‘öpücük’ isimli üç versiyonlu resmidir. Peki ama bu tutkuyla öpüşen iki genç kimdir? Ya arka planda onları hayalet gibi izleyen, tehdit edici. gizemli gölge ne anlama geliyor?

Hayez’in 1859’da çizdiği bu resim şimdi Milano’daki Pinacoteca di Brera’da bulunuyor. Tam başlığı: “Öpücük. Gençlik bölümü. On dördüncü yüzyılın kostümleri.”

14. yüzyılda, bir orta çağ masalını andıran bir kalenin merkezine gitmiş gibiyiz. Sağ kenarda bir merdivenin üç basamağının göründüğü, koyu sarı rengi arka planda vurgulanmış bir duvarın bulunduğu bir bölümdeyiz. Belirsiz bir uzay-zaman ayarına sahip arka planın mimarisi önünde Orta çağ kıyafetleri içindeki iki sevgili tutkulu bir öpücükle birbirlerine sarılmışlar. Yoğun bir duygu fırtınasına kapıldıkları aşikar. Tutkulu, gizli öpücük, vatansever gönüllünün sevgilisine vedası olabilir mi? Duvarlarıyla, sütünlarıyla ve kıyafetleriyle Ortaçağ ortamının netliğine rağmen iki sevgilinin kim olduklarını göremiyoruz. Genç erkeğin yüzünü başındaki tüylü şapka gizliyor. Parlak kırmızı bir tayt ve kalçasındaki kılıcı ortaya çıkarmak için açılan büyük bir pelerin giymiş, yüzü örtülü genç, sol ayağını,  son vedadan sonra kaçacakmış gibi, çok acelesi varmış gibi basamağa dayamış. Genç kız zarif, parlak mavi bir elbise giymiş. Sevgilisinin savaşa gideceğini bilmektedir. Kızın kolları, sanki onu geride tutmak istercesine partnerinin omuzlarını sıkıca sıkıyor: Vatanseverliğe olan sadakati nedeniyle belirsiz ve zor bir kaderle yüzleşmeye hazırlanan sevgilinin vedasının gizli bir üzüntüsünü ele veren bir tavır görüyoruz.

Arka planda, aşağıdaki zeminden gelen ışıkla hayaletimsi bir görüntü,  sevgilileri gözetleyen karanlık bir gölge, bir tehdit görüyoruz. Peki o kim?  

Öpücük,  elbette sembolik bir resim. Karanlık gölgenin kim olduğunu bulabilmek için öncelikle iki gencin kimliğini keşfetmemiz gerekiyor. Bunun yolu da zamanın ruhundan geçiyor.

Hayez herkese nasip olmayacak bir siyasi dönemde yaşamıştı. Roma İmparatorluğu’ndan sonra İtalya, 1400 yıla yakın süre, kendi egemenliğini kuramamıştı. Başını Avusturya’nın çektiği, Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu’nun gölgesinde yaşamıştı. Ülkenin kuzey toprakları Avusturya egemenliğinde, Papalık Fransa etkisindeydi. Diğer bölgeler ise  ticaret ve denizciliğin öne çıktığı, şehir devletleriydi. Piyemonte, yani Sardunya devleti, İtalya’nın birliğinde öncü bir oynamıştı. Liderleri, Sardunya Krallığı’nın hükümdarı ve İtalya’nın gelecekteki ilk kralı II. Vittorio Emmanuele II ve Kont Cavour olarak da anılan Başbakan Camillo Benso’ydu.  Cavour, 1830 Ayaklanmaları’ndan başlayarak, İtalya’nın ulusal birliği için çalışmaya başlamış, 1852 yılında başbakan olunca da bu amacı doğrultusunda bir politika izlemeye başlamıştı. Ekonomiyi ve orduyu güçlendirmek, olası bir Avusturya savaşına hazırlıklı olmak istiyordu. Ama İtalya’nın özgürlük yolunda Fransa’nın desteğine ihtiyacı vardı. Ve nihayet 1859’da Camillo Benso-Cavour Kontu ve III. Napolyon arasında gizli anlaşmalar yapıldı. Vittorio Emanuele II’nin Savoyard birliklerinin Milano’ya girmesinden sadece üç ay sonra zafer kazanıldı. 24 Haziran 1859’da, Lombardiya-Veneto’yu Avusturyalılardan kurtardı ve İtalya’nın birleşmesinin kapılarını açtı. Tarih, 17 Mart 1861’dir.

Vittorio Emanuele II ve Napoleon III’ün Milano’ya girişinden sonra, 9 Eylül 1859’da Brera Akademisi’nde resmin sergilendiğini düşünürsek, Hayez, 1859 yılında yaptığı bu tablosuyla İtalyan halkının tutkulu özgürlük arzusunu paylaşmış olmalı! O dönemde Fransa ile İtalya arasında her türlü görüşme ve anlaşma gizli yapılıyordu. Bu çerçevede öpücük, İtalya ve Fransa arasındaki birliği, gölgelerde kalan gizli figür de Avusturya’yı temsil ediyor olabilir mi? Onları gözetleyen, takip eden ve casusluk yapan biri o dönemde ancak Avusturya olabilir… Ya sapı kızın yan tarafına bastıran adamın hançeri, Avusturyalı işgalcilere karşı çok yakın bir mücadeleyi mi ima ediyor?

Hayez’in eserlerinin siyasi yorumlar içerdiği fikrini, diğer iki versiyon destekler.  1861 yılında yaptığı tabloda genç kızın elbisesi maviden beyaza döner. Solda görünen gizemli kişi, bu kez daha nettir. O yıl İtalyanlar için önemlidir. 18 Şubat 1861’de yeni seçilen İtalyan parlamentosu ilk kez toplanmış ve aynı yılın 17 Mart’ında, Vittorio Emanuele II İtalya kralı ilan edilmiştir. Birleşik İtalya, Torino’da doğmuştu, ama başkenti Roma olacaktı. 27 Mart 1861’de yapılan tarihi oturumda, Cavour, “özgür bir devlette özgür Kilise”den bahsettiğinde, Meclis sembolik olarak Roma’yı yeni Krallığın başkenti ilan etmişti.

1867 tarihli özel koleksiyonda Hayez’in siyasi mesajları daha da netleşmiştir. Genç erkeğin kırmızı taytı, yeşil şapkası ve ceketinin yakası ile genç kızın mavi elbisesi iki ülkenin bayrağının renkleridir. Ama resme bir renk daha eklenmiştir. Yükselişin ve inişin sembolü merdivenlere, saflığın, temizliğin, sevincin, hayatın ve beyaz bir sayfanın simgesi olan beyaz bir örtü atılarak her iki ülkenin bayraklarının renkleri tamamlanmıştır. Işığın kaynağı ise tam soldan yani karanlık gölgenin bulunduğu yerden verilmiştir. Bu da gölgeleri uzatmıştır. Genç erkeğin acelesini belli eden bir bacağını merdivene koymuş hali bu eserde daha belirgindir. “Mücadelemiz bitmedi. Gitmek zorundayım” der gibidir.

Bu eser, 19. Yüzyılda yapılmasına rağmen kıyafetler ve arka plandaki mimari 14. yüzyılı yansıtır. Hayez, kullandığı tüm sembollerle geç Orta Çağ’dan sonra başlayacak yeniden doğuş dönemine atıfta bulunmuş olabilir mi?

Bu resim, Hayez’in en büyük İtalyan temsilcisi olduğu tarihsel Romantizmin de bir manifestosudur: Sahne Orta Çağ’da, o yıllarda idealize edilmiş bir çağda geçiyor.  Avrupa’da ön-Rafaelcilerin resimlerinden, edebi alanda, Walter Scott, Alexandre Dumas ve Alessandro Manzoni’nin tarihi romanlarına kadar kullanılan karakterler bu  iki gencin giysilerini giymektedir.

Hayez eserinde bu akımı da ustaca kurgulamıştır. Romantik akımda duygular her türlü sosyal kuralın önündedir. Genç sevgililer kaçamak bir buluşma anındadır. Gizli bir ilişki yaşandığı bellidir. Genç adamın ayağını merdivene koymuş olması, hemen gideceği algısını oluşturur. Kadın her an gidecek sevgilisinin gidişine engel olamayacağını bilmektedir. O yüzden elini hafifçe sevgilisinin omuzuna koymuştur. Sol alt köşede, karanlıkta kalan bir gölge, bu bağlamda da tehdit olarak algılanmaktadır. Çifti Romeo ve Juliet’e benzetenler de oldu. Doğruluk payı olsa da bu iki karakter Romeo ve Juliet’i temsil etmiyor. Francesco Hayez, daha önce, 1823’te Shakespeare karakterlerini temsil eden, “Kaçmak zorunda kalan Romeo’nun Juliet’e verdiği son öpücük, pencereden çıkmak üzeredir” başlıklı bir eser yapmıştı. Eserde Juliet’in odasını ve büyük bir açık pencereyi görürüz: Romeo aşağı inmek üzeredir, ama yataktan yeni çıkmış ve hala terliklerini giyen genç kızı öpmek için durur!

Hayez’in siyasi mesajlarını romantizmle harmanlayarak verdiği çalışmalarının başarısı, başka sanat eserlerine de yansıdı. Gerolamo Indu no,1859 Brera Sergisinden sadece bir yıl sonra, 1860 yılında, “La Partenzo del garibaldino” ve “Triste presentimento” isimli eserleri ile Hayez’e çifte saygı duruşu yaptı. Induno’nun eserinde küçük bir kızın odasının duvarında, Garibaldi’nin büstünün yanında asılı duran öpücük isimli eserin 1861 tarihli versiyonunu görüyoruz.

Giuseppe Reina’nın eserinde bulunan kadın, elinde Kiss’in bir baskını taşımaktadır. Ünlü Perugina Çikolata Evi’nin kurucusu Giovanni Buitoni, önceden Cazzotto olarak bilinen çikolatasını Bacio Perugina olarak yeniden adlandırmıştır. Sanat Yönetmeni Francesco Senece iki sevgilinin resminin yer aldığı yıldızlı mavi renginde, içinde aşk sözlerinin yer aldığı kutuları, çikolata kaplama kağıtlarını tasarlamıştır. 1954’te yönetmen Luchino Visconti, ‘Günahkar Gönüller’isimli filminde önde gelen sahnelerden birini bu resimden ilham alarak çekmiştir.

Francesco Hayez, eserleri aracılığıyla siyasi bir mesaj verdi ve İtalya’yı özgürleştirme iradesini gösterdi. Edebi alanda Alessandro Manzoni’ye ve müzikte Giuseppe Verdi’ye benzeyen eserleri, savaş meydanlarına inmeden önce ülkenin bütünleşmesine yardımcı oldu.

error: Content is protected !!