Roma’da kaybolmak
Anna Maria Tardiolo- Roma’da kaybolursanız, geri dönmeyin! Turist haritalarının göz önünde bulundurduğu meydanlara doğru giden, labirenti andıran sokakların rehberliğini takip edin.
Genellikle bir şehri ziyaret ettiğinizde kaybolursunuz. Hatta birkaç adım ötede. Belki şu ya da bu binaya bir göz atarsanız, önceden belirlenmiş rotayı terk eder ve kendinizi daha önce düşünmediğiniz yerlerde bulursunuz. Sanki hayat yolculuğu yapıyormuş gibi. Bu gerçek, ilk görülen bir yer olduğunda içgüdüsel olarak değişir. Geriye dönüp incelenebilen, haritada görülebilen, bilindik bir güzergahı takip etme eğilimi ağır basar.
Pekala: Roma’da kaybolursanız, geri dönmeyin! Turist haritalarının göz önünde bulundurduğu meydanlara doğru giden labirenti andıran sokakların rehberliğini takip edin. Uzun zaman önce, yorucu bir hazine avından sonra saklanan hazine sandığını keşfeden bir çocuğun yapacağı gibi, siz de kendinizi kaçınılmaz olarak hafızanın köşesinde bir kenara bırakılan tarihin parçalarının, çok sözü edilmeyen mimari mücevherlerin önünde bulduğunuzda şaşıracaksınız.
Bunu yaparak, örneğin kendinizi Piazza Vittorio Emanuele II’de bulabilir ve bahçesinin bir köşesinde Simya Kapısı’nı keşfedebilirsiniz. Tarihini bilmeseniz bile, kendinizi Mısır tanrısı Bes’in heykellerine hayranlıkla bakarken bulabilirsiniz. Tarini on yedinci yüzyıla kadar uzanan, her iki yanında ezoretik sembollerin tasvirleriyle örtülü kapı gerçekten büyüleyicidir. Çok merkezi, renkli ve çok ırklı Piazza Vittorio’nun tam ortasında! bu bile tek başına sizi hoş bir şekilde şaşırtacaktır. Öte yandan, bunun Marquis Massimiliano Savelli Palombara’nın ikametgahı olan Villa Palombara’da bulunan beş kapıdan hayatta kalan tek kapı olduğu ve efsaneye göre ünlü simyacı Francesco Borri’nin bu kapıdan geçtiği biliniyor. Geceyi villanın bahçelerinde altın üretebilen gizemli bir bitki arayarak geçirdikten sonra, simyasal dönüşümün başarısını doğrulamak için arkasında altın lekeleri bıraktığını düşündükçe daha da büyülenirsiniz.
Trevi Çeşmesi’ne doğru yürürken, Via del Corso’nun ara sokaklarında dolaşırken Galleria Sciarra’yı görebilirsiniz. 19. yüzyılın sonunda yapılan bu tarihi bina Roma’daki Liberty stilinin temsil eden, değerli bir sanatsal mücevher. Özel konutunu sahip olduğu faaliyetler, Tribuna gazetesi ve Quirino tiyatrosu ile birleştirmeyi amaçlayan Prens Maffeo Barberini Colonna di Sciarra tarafından kullanılan özel bir avluya kapalı geçişi olan bölüm, demir ve camla kaplıdır. Mükemmel Art Nouveau tarzında. Bu nedenle gün ışığı mekanları dolduruyor, avlu duvarlarını süsleyen “Kadının Yüceltilmesi” konulu freskleri, dev bir boğa gözü gibi Galleria Sciarra’yı zenginleştiriyor.
Her köşe, her kapı açılmayı bekleyen bir hazine sandığını saklayabilir! Örneğin, Campo Marzio’daki Sant’Agostino Bazilikası’nın yanındaki küçük kapıdan geçmek, mekanın güzelliğine ek olarak muazzam değere sahip bir kültürel mirası gözler önüne serebilir: Angelica Kütüphanesi, Avrupa’nın halka açık ilk kütüphanesi. Adını aldığı Augustinian piskoposu Angelo Rocca tarafından 1604 yılında kurulmuştur. 1975’ten bu yana Kültür Bakanlığı’na bağlı bir kütüphane olduğu için odalara girmek kolay değil, Ama onları seyretmek, içinde saklanan kitapların kokusuna kapılmak, gözlemlemek mümkün. Hacimlerle kaplı duvarları, birbiri ardına geçerken aydınlatan ışığı yaşamaksa ayrı bir deneyim!
Tıpkı uluslararası yazarların, ilgi odağı olan şehrin en kenar semtlerinden birine gideceği gibi: Tor Marancia, Il Pigneto da bunlardan birkaçı. 2015 yılında genç sanatçılar Roma Sokak Sanatı’nın ilk haritasının oluşturulduğu noktaya geldiler! Bu mahalleye bıraktıkları duvar resimleri, bu mahallelerin gerçek güzelliklerini ortaya çıkararak, çehresini tamamen değiştirdi.
Yukarıda bu büyülü şehrin sadece çok küçük bölümünden bahsedildiğinden, Roma’da kaybolun! Kendinizi bir güzelliğin hazine haritasının yönlendirmesine izin verin ve keşfetmek için gömülü sandıkları aramaya başlayın!