Moro kafalarının sırrı: Bir aşk, kıskançlık ve intikam efsanesi…
Ayfer Selamoğlu
Sicilya sokaklarında yürürken, yüzyıllardır bu muhteşem toprakların balkonlarını zenginleştiren ve renklendiren görkemli Moro kafaları tarafından büyülenmeyen yok gibidir. Moro Kafaları, bir erkek veya bir kadının yüzünü, bir taç ile tasvir eden çok renkli seramik vazolardır. Bin yıllık bir geleneğe dayanan bu sanat eserlerinin kaynağı, sanatsal hayal gücü değildir. Hepsinin görkemi, eski bir efsaneden kaynaklanır. Hepsi aşk, kıskançlık ve intikam gibi evrensel iyi ve kötü duyguları anlatır. Ama aşk, tutku ve intikamın başrolde olduğu, kanlı olduğu kadar trajik bir hikayeyi gizleyen sembolizmini çok az kişi bilir.
Zamanın sisleri içinden geçerek, yüzyıllar öncesine gittiğimizde karşımıza tutkulu ve acıklı bir aşk hikayesi çıkar… İki ayrı versiyonu vardır ama ikisinin de sonu trajiktir… Bu efsane, Akdeniz’in incisi, güneşin her daim ısıttığı, medeniyetlerin ve birçok halkın buluştuğu bir kavşakta, yani Sicilya’da geçer. Kahramanları genç, yakışıklı bir Faslı ile güzeller güzeli Sicilyalı bir kızdır.
Efsaneye göre, 1000 yılında, Sicilya’da bugün La Kalsa olarak adlandırılan Palermo’nun “Al Hàlisah” isimli Arap mahallesinde yaşayan çok güzel bir genç kız vardı. Kıskanç babası yüzünden bütün hayatı evin içinde geçiyordu. Balkondaki bitkilerin bakımı tek eğlencesiydi. Bir gün yine çiçekleri sularken, balkonun önünden geçen, genç ve yakışıklı bir asker, büyüleyici bir güzelliğe sahip olan kıza sırılsıklam aşık oldu. Hemen orada Sicilyalı güzele kur yapmaya başladı ve aşkını ilan etti. Esmer, uzun boylu delikanlının hem yakışıklılığına hem sevimliliğine hem de cüretkar aşk ilanına vurulan genç kız, uzun zamandır beklediği ‘hayatının erkeğini’ bulduğuna inandı. Ve aynı tutku, aşk ve samimiyetle askerin aşkına karşılık verdi.
Ama ciddi bir problem vardı: Aşkın sarhoşluğunda kaybolan genç adam, sevgilisine bir karısı ve çocukları olduğunu ve yakında onlara döneceğini açıklamamıştı. Kız gerçeği öğrendiğinde, öfke ve acıya kapıldı. Sevdiği adamdan intikam almak için bir plan yaptı. Yine birlikte oldukları bir gün sevdiği adamın uykuya dalmasını bekledi. Yakışıklı asker derin bir uykuya daldığında onu öldürdü. Kendisi için çok değerli olan bu adamın, sonsuza kadar yanında olmasına karar verdi. Askerin başını bir vazoya dönüştürdü ve balkona koydu. İçine de ‘kralların otu’ olarak kabul edilen, fesleğen filizi -Yunanca basilikos- koydu. Ve her gününü, sevgilisinin başı içinde büyüyen fesleğenin bakımına adadı. Genç kızın gözyaşları, büyüyen ve giderek daha fazla gelişen ve bereketli hale gelen kraliyet bitkisini her gün yıkadı. Moro’nun başında olgunlaşan, fesleğen kokusuyla dolup taşan bitkinin güzelliğine hayran olan komşuları da insan başı görüntüsünde pişmiş toprak vazolar yapmaya başladı. O zamandan beri de “Moro’nun kafaları”, sonsuza kadar yakın olan, ancak bir daha asla buluşamayacak olan iki ruhun bir sembolü olarak tüm çizmeye yayıldı. Bugün üretilen her Moro başında bir taç bulunur. Amacı, genç Moro’nun başını süsleyen kraliyet bitkisini canlandırmaktır. Üzücü hikayenin kahramanı ölmüş olsa da genç aşık asırlardır balkonlarda, teraslarda ve bahçelerde varlığını sürdürüyor. Tutkulu bir aşkın kurbanı olarak…
Efsanenin başka bir versiyonuna göre, kadın kahraman asil kökenlere sahip Sicilyalı bir genç kızdı. Diğeri ise Arap, sıradan bir gençti. Birbirlerine görür görmez aşık olan çift, gizli bir aşk yaşamaya başlarlar. Ancak bu imkansız aşk, çok geçmeden duyulur. Kızın ailesi bu durumu, kabul edilemez “onursuz bir ilişki” olarak kabul eder. Ve her iki aşığa ölümcül bir ceza verilmesine karar verirler. Aşıklar yaşadıkları ilişkinin bedelini başlarıyla ödeyeceklerdir. Gençlerin kafaları kesildikten sonra bir vazoya dönüştürüldü. Ve bu vazolar, bu tür ilişkilerin kabul edilemez olduğunu sergilemek için balkonda sergilendi. Aşıkların başlarının yarattığı tahribat, yasadışı ve yakışıksız tutkulara kapılmaya cüret edenler için bir uyarı olarak varlığını sürdürdü…
Her iki efsanenin kahramanları trajik bir şekilde ayrı düşse de Moro kafaları sadece Sicilya’da değil tüm yarımadada hakimiyetini sürdürüyor…
Condividi: