“Rusya’yı sanatla vurmak gerçekten çok saçma!”
Sanatçılarla sohbetler:
Bergamo Film Meeting Başkanı Yönetmen Davide Ferrario
di Ayfer Selamoglu
Merly Streep’in dediği gibi saygısızlığın saygısızlığı, şiddetin şiddeti tetiklediği ve güçlü olanın gücünü ‘zorbalık’ olarak kullandığı ve sonunda hepimizin kaybettiği bir başka dönemden geçiyoruz. Üstelik bu kez hepimizin ortak değeri sanatın, insanlığın kültürel mirası olmuş isimlerin sansürlendiği, afaroz edildiği kara bir döneme yani utanç dolu Mc. Carthy günlerine geri döndük.
İşte böylesine bir dönemde yine Merly Streep’in tavsiye ettiği gibi kırılan kalbimizi alıp sanata dönüştürmemiz, sanata ve sanatçıya sahip çıkmamız gerekiyor… Kaybetmemek için… Bu mücadelenin en güzel adalarından birini de film festivalleri oluşturuyor. Sanat ve sanatçıyla tedavi olacağımız etkinliklerden biri bu hafta başlıyor. Üstelik bünyesine toplumsal ve politik sinemanın önde, hatta sansürlenmiş isimlerini de alarak…
Yaklaşık 40 yıldır -pandemi dönemi dışında- gerçekleşen Bergamo Film Buluşması Festivali, bu yıl temasını barışa, savaş ve sansür karşıtlığına ayırmış görünüyor. Özel gösterime aldıkları yönetmen Costa Gavras’ın ve Andrey Tarkovski’nin filmleriyle, savaşın ve kara sansürün hakim olduğu bir dönemde gerçekleşen bu festival Bergamo’dan Rönesans ışığı gibi yükseliyor…
Yaklaşık bir hafta boyunca, 26 Mart – 3 Nisan arasında sürecek olan film buluşmaları katılımcıları gerçek, aydınlanmacı, öğretici ve eğlendirici bir dünyaya götürüyor. Bu bağlamda festivalin içeriği her yönden zengin, her türlü katılımcıya cevap verecek nitelik taşıyor. Böylesine bir dönemde gerçekleşen festivalle ilgili görüşlerini almak için Festival Başkanı Davide Ferrario ile görüştük…
-Sayın Davide Ferrario, öncelikle festival başkanlığınızı kutluyorum. İkincisi, Bergamo Film Festivali için, özellikle bu konjonktürde ihtiyacımız olan “aydınlatıcı ve düşündürücü” mükemmel bir program hazırlamışsınız. Bunun için de sizi ve ekibinizi ayrıca kutluyorum.
Davide Ferrario – Öncelikle, BFM’nin kurumsal temsilcisiyim. Programın esası yönetmen Angelo Signorelli’ye ve seçim kadrosuna aittir. Ama tabii ki onlar adına da cevap vermekten mutluluk duyarım.
Teşekkürler. Tüm ekibi kutluyoruz. Gerçekten mükemmel bir program hazırlamışlar. Siz aynı zamanda evrensel sanatın bir parçasısınız. Yönetmen, senarist, yapımcı ve film eleştirmenisiniz. Özetle sinemayı seven gerçek bir aydınsınız. Güç ve iktidar savaşlarında sanatı ve onu kullanan sanatçıları yeniden görmeye başladık. Ukrayna krizi nedeniyle “insanlığın kültürel mirası haline gelen ölümsüz sanatçıların” aforoz edilmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Davide Ferrario – Ele alınması gereken iki konu var. Birincisi oldukça basit: İnsanların veya liderlerinin yaptığı siyasi seçimler nedeniyle bir halkın laik kültürünü suçlamak çok saçma. Yani bunlarla, kitaplarla, resimlerle, filmlerle Rusya’yı vurmak, kanun kaçağı yapmak gerçekten aptalca…
İkincisi daha da uygunsuz… Sanatçılar, ülkenin kendi tarihinin dışında, ayrı bir Olympus’ta yaşayan isimler. Bu sanatçılar zamanlarının bir parçası. Çalışmalarının nasıl kullanılabileceği konusunda da sorumluluk taşıyorlar. Yani: Sansür Yok! Bunun gerçekleşmesi mümkün değil, olamaz…
Ama aynı zamanda belirli kültürel bağlantıları tanımada dürüst olunmalı. Wagner ile Hitler arasında doğrudan bir çizgi vardır. Wagner hiçbir zaman kimseyi öldürmedi ve müziğinin nesnel bir değeri var. Düşünmek ve anlamak bizim elimizde. Ne yazık ki savaş, trajik basitleştirmeler (“ya benimle ya da bana karşı”), karmaşık konuşmalar için en kötü zamandır.
Burada topluma bireylere büyük görev düşmüyor mu?
Davide Ferrario – Sanatın sadece bu anlarda değil, barış zamanında da korunması gerektiğine inanıyorum. Ve bence sanat çok sık (her zaman değil) siyasi olarak da taraf tutuyor ve bunda yanlış bir şey yok. Fikirlerinizi ifade etmenin her zaman bir bedeli vardır ve gerçekte yaşanan bir yaşam deneyiminin ürünüdür. Tekrar ediyorum: sanat, dünyanın dışında yaşamaz. Ama ancak, dile dönüştürüldüğünde sanat olur. Bu daha sonra eserleri, onlardan kurtaran temel şeydir. Bu yüzden Wagner’i dinlemeye devam ediyoruz ve onun ırkçı olması umurumuzda değil. Toplumun sunması gereken “koruma”, fikirlerinizi ifşa etmenize izin vermekten çok (ki bu sosyal ve politik dar bir alandır) sanatçıların yeni diller aramasına izin vermekten geçiyor.
Bu dönemde ihtiyacımız olan bir tavrı İtalya’da bir üniversitede gördük. Duyarlı İtalyanlar, Dostoyevski derslerinin kaldırılmasına tepki gösterdiler . Ve üniversite yönetimi geri adım atmak zorunda kaldı.
Ama ne yazık ki yaşayan Rus sanatçıların yaşadığı diğer kültürel tezahürleri biliyorum. Rus oldukları için sansürlendiler. Mantık buysa, her şehirde bir Ukrayna sanat festivali yapmalıyız: ama bu Ukraynalı sanatçılar için bile saçma, çünkü yaptıkları şey için değil, kimlikleri nedeniyle kabul edilmiş olacaklardı!
Costa Gavras, dünyadaki güç ve çıkar çatışmalarını ve bunların toplumdan bireylere kadar yansımalarını mükemmel bir şekilde sinemaya yansıtan bir yönetmendir. Festival programında siyasetten, toplumsal sorunlara ve medya ilişkilerine kadar uzanan filmlere yer verildiğini görüyoruz. Sanatın ve sanatçının aforoz edildiği, algılama operasyonu rüzgarlarının hakim olduğu, Dostoyevski, Tolstoy, Tarkovsky gibi isimlerin sansür edildiği bir dönemde, Costa Gavras ve Tarkovsky gibi seçimleri dünyaya bir mesaj olarak algılayabilir miyiz?
Davide Ferrario – Program büyük ölçüde savaş patlak vermeden önce hazırlanmıştı. Ancak seçimi yönlendiren ilkeler her halde geçerliydiler. Her zaman geçerli olan ve yapılması gereken belirli bir sinema ve kültür fikri vardır. Bu da gerçeğe göredir. Bugün Costa-Gavras’ın “Z”sinin nasıl tam tersi, yani baskının sembolü anlamına geldiğini görmek kesinlikle paradoksaldır. Veya o zamanlar pratikte bilinmeyen “Stalker” teriminin bugün şu anlamda çok popüler olduğunu. Ama tekrar ediyorum: anlamı belirleyen haber değil, tarihin daha derin bir anlamıdır.
Dünya olarak zorlu bir dönemden geçiyoruz. Bir sanatçı olarak bir tavsiyeniz var mıdır?
Davide Ferrario – Paradoksal görünüyor, ancak herkesin konuştuğu, sesini yükselttiği ve burada taraf tuttuğu ve elbette kimsenin bunu yapma hakkını reddetmediği bir zamanda, sanatçıların her şeyden önce şüphe olasılığını geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bize zaman ayırdınız. Teşekkür ediyoruz…
Davide Ferrario – İyi çalışmalar
Condividi: