Venedik’in Siyah Kuğuları
Bella Italia – Şehirlerin Sırları
Natalie Marino
Siyah gondollar, yüzyıllardan beri huzur şehri Venedik’in karakteristik simgesi olmaya devam ediyor. İnsanlar, sistemler değişiyor ama kanalların siyah kuğuları dans etmeyi sürdürüyor. Bir zamanlar Venedik’te atların ve atlı arabaların hüküm sürdüğünü biliyor muydunuz? Ya gondollar? Nasıl ve neden ortaya çıktı? Ve neden renkleri siyah? Haydi birlikte keşfedelim…
Yüzyıllar boyunca gondol, hem estetik hem de işlevsel açıdan görünüşünü değiştirdi. Sadece gondollar değil onları kullanan gondolcular da değişti. 1000’li yılların başlarında kullanılmaya başlanan gondol, kısa süre sonra Venediklilerin lagünün etrafında hareket etmeleri için ana araç haline geldi. Ancak başlangıçta gondol herkes için bir araç değildi, çünkü herkesin parası yoktu. Araç, lagünde bu araçlarla dolaşan soylular ve aristokratlar için bir tür statü haline gelmişti. Yoksul sınıf veya orta sınıf için gondol, yalnızca birkaç kişinin yaşayabileceği zor bir rüyaydı.
Geçmişte, 16. yüzyıldan kalma çok sayıda gondolun lagün suları üzerinde geçit töreni yaptığı ünlü Tarihi Regata sırasında yeniden yaşatılan, günlük olarak çok sayıda gondolun geçit törenine tanık olmak mümkündü. O zamanlar, lagün sularında, gösterişli altın detaylarla süslenmiş sayısız gondol dolaşıyordu. Ancak bugün, tüm bunlar artık mümkün değil ve gondolların tümü, özel kutlamalar dışında herhangi bir süsleme veya renk olmadan siyah renk kullanıyor.
Venedikçe “la gondola” Venedik’e özgü bir tür kayık sözcüğü anlamına geliyor. Gondolun kesin bir doğum tarihi yok, ancak tarihte ilk kez göründüğü belge var: Bu 1094 tarihli bir parşömen. Bu belgede, Doge Vitale Falier’in Loredani’si lehine bir doge ayrıcalığıdır: “Gondulam vero nullam nobis nisi libero voluntate vestra factura estis.”
Önce atlar vardı!
Ortaçağ döneminde Venedik’te insanlar ata da biniyordu. 1279’dan kalma San Marco çan kulesinin çanlarından birine tırıs anlamında “Trottiera” deniyor. Bu, Büyük Konsey toplantısında patrisyenlerin zamanında gitmeleri için atlarını tırıslamak zorunda kaldıkları çandı. 1291’ye geldiğimizde çıkarılan bir yasayla, günün belirli saatlerinde, özellikle sabahları, San Marco Meydanı’ndan at sırtında geçişin yasaklandığını görüyoruz. 1359 tarihinde çıkarılan bir başka kanunla, dört nala koşulmadığı sürece atların Rialto köprüsüne çıkmasına izin veriliyordu.
Soyluların yeni prestij aracı gondol
Zamanla bu yasaklamalar nedeniyle de atların ve atlı arabaların kullanımında düşüş oldu. Buna karşın gondolun işlevi aynı hızla büyüdü. Ve Venedik soyluları için bir gondol, karada bir arabanın sahip olduğu prestiji üstlendi. Evlerinin önüne dört beş araba park eden soylular, evlerinin önündeki direklere (Paline) dört veya beş gondol demirliyordu.
On beşinci-on altıncı yüzyıla tarihlenen resimli tasvirler, mevcut olandan önemli ölçüde farklı bir tekneyi göstermektedir. Gentile Bellini’nin 1500 yılına dayanan “San Lorenzo Kanalında Düşen Haç Mucizesi’nde (Akademi Galerileri’nde görülebilir), gondollar mevcut olanlardan “daha kısa, daha geniş ve daha az narin” görünür ve hepsinden önemlisi “asimetrileri yoktur”. Gondolcuların konumlandığı baş ve kıç güverteler su yüzeyine göre düz ve çok alçaktır. Hem pruvada hem de kıçta bulunan demirler, iki kısa ve ince metal çubuktan yapılmıştır.
Sosyal statü ve Felzeler
Gondollarda biri arka tarafta biri pruvada iki kürekçi bulunurd. Bu gösterişi sağlayan önemli bin unsurdu. Felze de (çoğunlukla demonte, yolcuları barındırmak için Venedik gondolunun ortasına yerleştirilen üst yapı) yine tekne sahiplerinin sosyal statüsünü gösteren bir araç olarak yerleştirilirdi. Felze aynı zamanda yolcuları hava koşullarından koruyan, rahatlık ve samimiyet sağlayan önemli bir unsurdu. Gondolcu, ileriye bakan, nereye gideceğini gören ve yön vermek için ayakta olan ve gondolun karaya oturmasını önlemek için kanalların dibini izleyen kişiydi. En önemli gondolcu, arkada bulunan, tekneyi yöneten ve yönlendiren değil, seçmeler, “beyler” ile temas halinde olduğu için pruvada olan, patronların misafirlerine kolunu uzatan, kişilerin inip binmesine ve servis fonksiyonlarına yardımcı olan, onlarla konuşan, şarkılar söyleyen kişiydi. Parlak ve zarif gondolun, üzerinde kullanılan ahşap, metal ve kumaş malzemeler zarif süslemelerle kaplanmış olmalıydı.
Süslü gondollar ve gondolcular
On altıncı yüzyılın Venedik’i renkliydi. Büyük Kanal’ı çevreleyen soylu evlerinin hepsi fresklerle kaplıydı. Venedik soylu evlerinin hizmet kadrosunun bir parçası olan “siyah Sarazen” gondolcular büyük bir rağbet görmekteydi. Parlak ve renkli elbiseler giyerlerdi. Modaya uygun iki renkli çoraplar bu giysileri tamamlardı. Ve “hasır şapkalar” mutlaka olmalıydı. Soylu aileler, iş veya eğlence için taşındıkları bir veya daha fazla gondollarıyla buluşur, sosyalleşirlerdi. Bunlar ise şehrin etrafında yapılan gerçek tekne gezileriydi. Bütün bunların hepsi gösterişe dayalı bir rekabeti yansıtıyordu. 1580’de yaklaşık 10.000 gondol vardı.
Song da batèlo
Tekneyle, buluşma, dolaşma ve sosyalleşme etkinlikleri aynı zamanda en büyük ihtişamına on sekizinci yüzyılda sahip olan, ancak bugün hala turizm amacıyla yaygın olarak uygulanan song da batèlo adlı bir müzik türünün ortaya çıkmasına neden oluyordu. https://www.youtube.com/watch?v=THinSRIRek0&ab_channel=FraTuck89
Kanallarda yapılan lüks yarışları
Aşırı lüks yaşamda on altıncı yüzyıl, on beşinci yüzyılın ihtişamını miras alıyordu. Buna gondollar da ayak uyduruyordu. Soylu aileler giderek daha fazla abartılı lüks tekneler kullanıyorlardı. Çok daha fazla sütunları, heykelleri, hayvanları ve oymaları gondollarında kullanmaya başlıyorlardı.
Siyah Gondollar
Sonunda abartılı süsleme düşkünlüğüne bir sınırlama getiriliyordu. 1584’te “Pompeii’ye Yönelik Hükümler” başlıklı kanun, “oymalı ve yaldızlı” gondolları yasaklıyor ve gondolcuların kumaş giysiler veya değeri düşük diğer kumaşlar giymesi kararını alıyordu.
1609 yılında Serenissima Senatosu gondolların hepsinin aynı renkte olmasına, siyaha boyanmasına ve yünlü bir bezle kaplanmasına karar veriyordu. Kararname, gondolları süsleyenlere cezaların getirilmesinden sonra geldi. Çünkü bu cezaların faydasız olduğu görülmüştü. Çünkü birçok soylu, gondollarını istedikleri gibi süslemekten vazgeçmiyor, para cezasını gönüllü ödüyordu. Oysa bu yasağın nedeni, gondolların süslenmesi konusundaki rekabetin dozunu aşması ve çoğu kişinin gözünde aşırı hale gelmesiydi. Bu nedenle, gondollara tek bir renk uygulayan ve günümüze kadar devam eden kanunla belirli bir ölçünün getirilmesi zorunlu hale gelmişti. Senato, suya en dayanıklı renge sahip zifti tüm gondollarda zorunlu tutuyordu. Böylece hem aşırı gösteriş engellenecek, ve suya en dayanıklı siyah renk ve zift de gondollarda kullanılmış olacaktı. Diğer yandan gondolların kullanım süresi uzayacaktı.
On sekizinci yüzyıl gondol bir ulaşım aracından çok daha fazlasıydı. “Büyük Tur”un, yani İtalya’ya sanatsal güzellikleri keşfetme yolculuğunun başladığı ve Venedik’in zorunlu bir durak olduğu yüzyıldır. Ve bu yüzyılda, 1743’te aşırı lüks yastıklar ve pirinç süs eşyalara da yasak geliyordu..
Gondolların rengiyle ilgili diğer teoriler
Az önce aktardığımız teori, gondolların hala sahip olduğu rengi açıklamak için en güvenilir olanı gibi görünüyor, çünkü buna tanıklık eden tarihi bir belgeye dayanıyor.
Ancak Venediklilerin bu benzersiz alışkanlığını açıklamaya çalışan başka teoriler de var.
Bunlardan biri, gondolların siyah rengini büyük Venedik Cumhuriyeti’nin düşüşüne bağlar. Görünüşe göre bu trajik olayın anısına tüm gondolların yas işareti olarak siyaha boyanmasına karar verilmişti…
Başka bir hipotez, yani siyah olanın 1630’dan başlayarak veba tarafından öldürülen binlerce insanı anmak istediği yönündeydi. Ama bu da tarihçiler tarafından reddedildi.
Diğer yandan Batı’da bugünün kültürü, siyah rengin yas belirtisi olduğunu düşündürür. Ancak, yüzyıllar önce, örneğin Venedik’te yas tutmayı tanımlayan renk kırmızıyken, durum kesinlikle böyle değildi.
Öte yandan, o zamanlar siyah, zarafetle eş anlamlıydı ve bu nedenle gondolları süslemek için seçilmişti.
Serenissima’nın gün batımı
On dokuzuncu yüzyılın şafağı Serenissima’nın gün batımını işaret ediyordu. Onunla birlikte aristokrasinin bir yönetici sınıf olarak rolü sona eriyordu. Venedik artık yabancıların egemenliğindeki bir başkent değildi. Yoksullaşıyor ve romantik gezginler için melankolik bir destinasyona dönüşüyordu. Yavaş yavaş gondolun da rolü değişiyor, aristokrat ailelerin sahip olduğu “de casada” teknelerinin yerini, anakaradaki iniş noktalarından otellere kadar ziyaretçileri taşıyan kiralık teknelere ve parada teknelerine bırakıyordu. Demiryolunun gelişiyle turizm büyüyor, ilk motorlu tekneler Büyük Kanal’ın sularında görünmeye başlıyordu. Kişiler, roller ve araçlar değişse de Gondol bugün Venedik kanallarında hala hükmünü sürdürüyor. Kanallar üzerinde sergilediği danslarını hayranlıkla izlettiriyor.
Condividi: