Bir zamanlar Venedik
Andira Vitale
En uzun soluklu film festivali 90 yaşında. Kimileri bu rakamın bütün sorunları çözdüğüne inanır. Biz de bu vesileyle savaşların olmadığı, öldürücü virüslerin sona erdiği huzur dolu bir dünya dileyerek Venedik Film Festivali’nde zaman yolculuğuna çıkalım…
“Bir zamanlar Venedik” zaman trenindeyiz. Geriye gittikçe görüyoruz ki yaklaşık bir asırlık tarihine ne çok unutulmaz filmler, ölümsüz yıldızlar ve efsane aşklar sığdırmış… Sayısız hikayeler kaydetmiş…
Sonunda ilk istasyona ulaşıyoruz. Takvimler 6 Ağustos 1932’yi gösteriyor. Şehirdeki coşkulu ve heyecanlı kalabalıktan hem devletin hem de halkın sinemaya büyük ilgi duyduğu belli oluyor. İtalyanlar kültürel etkinliklere ayırdıkları paranın büyük bölümünü filmlere harcıyor. Bazıları sinemanın toplumu yönlendirme özelliğini keşfetmiş. Tüm bu olgular hükümetin film endüstrisine dahil olmasına ve genel olarak İtalyan kültürünü yayma özlemine yol açmış…
Altın çağını yaşayan Mussolini, İtalya’nın I. Dünya Savaşı’nda kaybettiği toprakların ve sanayi için gerekli olan hammaddenin peşinde. Halkın dikkatini eğlendirerek başka tarafa çekmek ve konsensusü devam ettirmek için Beyaz Telefon filmleri üretilmeye başlamış. Bu tür pembe, kaçış filmleri genellikle kostümlü melodramlar, müzikaller ve Hollywoodvari komedilerinden oluşuyor. Büyük yolcu gemileri, lüks oteller ve şık gece kulüplerinde geçen hikayelerde üst sınıfın yaşam tarzı övülüyor ve sanki tüm İtalya’nın yaşam tarzıymış gibi lanse ediliyor. Bu tür yaşam tarzının bir simgesi olan beyaz telefonlar da dekorların vazgeçilmez aksesuarı olarak ön planda kullanılıyor. Bu gösterişli yapımlar zamanla propaganda kokan kara filmlerin yerini alacaktı. 1930 ile 1944 yılları arasında çevrilmiş 639 filmin yaklaşık yarısının bu türde olduğu kayıtlara girecekti.
İşte bu dönemin başlangıç yıllarında Mussolini uluslararası bir sinema festivalinin temelini atıyordu. Böylece hem İtalya’ya hem dünyaya çok değerli, toplumları birleştiren, uzun soluklu kültürel bir miras bırakıyordu. İlk festivalin öncüleri Giuseppe Volpi, Luciano de Feo ve Antonio Maraini’ydi. Festivalin başkanı Benito Mussolini’nin maliye bakanı olan Giuseppe Volpi, yürütme kurulu başkanı Luciano de Feo ve festivalin genel sekreteri Antonio Maraini’ydi.
Deniz kenarına hazırlanmış platforma tekneyle vardığımızda Venedik’in simgelerinin yer aldığı, “Uluslararası Sanat Filmi Sergisi” afişi dikkatimizi çekiyor. Hava sıcak, ama zaman zaman esintiye eşlik eden su ve kuş sesleri orada bulunan şanslı kalabalığı ferahlatıyor. Koltukların ön sıraları önemli kişilere ayrılmış. Rengarenk, uzun pastel rengi elbiseler içinde kadınlar, siyah frak ya da takım elbisler içindeki erkekler çok şıklar…
Tüm gözler, “kıyı” anlamına gelen Lido adasındaki gösterişli kubbelere sahip otel Excelsior’un terasında. Konukların ortak ilgisi 7 sanatın hepsini birden izleyicilere sunan büyük bir ekran üzerinde. İlerleyen yıllarda La Mostra adını alacak olan etkinliğe birçok ülkeden filmler katılıyor. Çeşitli ülkelerin yer aldığı ilk festivalde dönemin tartışmalı ülkesi Sovyetler Birliği de yer alıyor.
Ve Venedik, yıllar boyu sürmesi beklenen bir film festivali fikrini, ilk uluslararası etkinliği hayata o gün geçiriyor. Şehir artık sadece ileri turizm, eğlence merkezi olmaktan çıkıyor, sanatı da muhteşem kimliğine katıyor, Her akşam neşeli gala gösterileri yapılıyor, sanata düşkün kişiler bu sanat partilerinde yer alıyor. Kurmayları, Mussolini’ye telgrafla satılan biletlerin 17.453, seyircilerin çok daha fazla olduğunu sevinçle iletiyorlar.
6 Ağustos 1932 yılındaki bu ilk festival, daha sonra sinema tarihinde gerçek ‘klasikler’ haline gelen değerli başlıklar taşıyor; Büyük Amerikalı yönetmen Frank Capra’dan ‘Yasak’, Edmund Goulding’den ‘Grand Hotel’, King Vidor’dan ‘The Champ’, James Whale’den “Frankenstein”, George Fitzmaurice’den ‘The Devil to Pay’, Mario Camerini’den“Gli uomini, che mascalzoni…” ve René Clair’in ‘A nous la liberté’si…
Bahsedilen filmlere ek olarak, üç filmle – Amerikan Ernst Lubitsch – iki filmle – Howard Hawks, Rus Nikolaj Ekk, Fransız Maurice Tourneur, Alman Anatole Litvak ve İngiliz Victor Saville gibi diğer büyük yönetmenlerin eserleri de yarışmada
Bu ilk gösterinin öne çıkan şahsiyetleri, beyaz perdeye yansıtılan filmlerle boy gösteren ve festivalin her yönüyle büyük başarısını garantileyen oyunculardı. Doğal olarak 25 binin üzerinde seyirciyi salonlara taşımada onların da önemli rolü vardı.
İlk festivalin yıldızları
Dönemin en büyük yıldızlarından,“Greta Garbo, Clark Gable, Fredric March, Wallace Beery, Norma Shearer, James Cagney, Ronald Colman, Loretta Young, John Barrymore, Joan Crawford, İtalyan idol Vittorio De Sica ve büyük Boris Karloff” ilk festivale gelen isimler arasında yer alıyor.
Gösterilen ilk filmler
Festivaldeki ilk film 6 Ağustos 1932 akşamı gösterildi: Rouben Mamoulian’ın “Dr. Jekyll ve Bay Hyde”, filmini, Excelsior’un salonlarında düzenlenen büyük bir dans etkinliği izledi. Mario Camerini’nin ilk İtalyan filmi, “Gli uomini, che mascalzon” 11 Ağustos 1932 akşamı tanıtıldı.
Ödüllerin isimleri de güzel ve doğaldı: En Komik Film: René Clair’in À nous la libertè; En Orijinal Fantastik Film: Doktor Jekyll; En hareketli film: Edgar Selwyn’in The Sin of Madelon Claudet; ve Teknik Olarak Daha İyi Film: Podyumda bir yönetmen olan Leontine Sagan’ın Üniformalı Kızlar, uzun yıllar boyunca hemen sönen bir sarsıntı.
İlk festivalde ödül verilmedi, ancak seyirci referandumu yapıldı. Fransız filmi À Nous la Liberté Film Più Divertente (En Eğlenceli Film) seçildi. Madelon Claudet’in Günahı Film Più Commovente (En Hareketli Film) ve yıldızı seçildi, Helen Hayes, en iyi kadın oyuncu olarak ödüllendirildi. En Özgün Film (Film dalla fantasia più originale) verildi Doktor Jekyll ve Bay Hydeve onun lideri Fredric March, en iyi erkek oyuncu seçildi.
İlk başarısına rağmen festival, 1933’te yeniden düzenlenmedi. 1934’te festival yıllık bir etkinlik olarak ilan edildi ve katılım dokuz ülkeden on yediye çıktı. Festival aynı zamanda ilk resmi ödülleri olan En İyi İtalyan Filmi için Mussolini Kupası, En İyi Yabancı Film için Mussolini Kupası ve Şirketler Bakanlığı Kupası’nı da verdi. O yıl on yedi ödül verildi: O yıl en iyi film ödülü Mussolini Kupası’ydı. Bu Kupa, 1932’deki kuruluşundan 1946’da ödülün kaldırılmasına kadar Venedik Uluslararası Film Festivali’de en iyi filme Mussolini Kupası ödülü verildi.
En iyi filme verilen ödül 1947 ve 1948 yıllarında Gran Premio Internazionale di Venezia (Grand International Prize of Venice) adıyla dağıtıldı. 1949 yılından itibaren en iyi filme verilen ödül Altın Aslan oldu. filmlere verildi. .
Bugün, küresel bir sanat festivaline dönüşen Venedik Film Festivali’ne dünyanın her yerinden filmler ve sanatçılar katılıyor. Festival, her zamankinden daha sağlam bir duruşla, dünya ve yerel çatışmaların üstesinden geliyor. Lido, büyük bir sihir ve aynı zamanda dünyadaki sosyal ve politik sıcaklığın yansıdığı bir alan. Bazen bir rüya, bazen bir korku filmi. Her durumda, bir sinema, daha doğrusu bir ada rüyası …
Ve her Altın Aslan ödülü yaklaşan Oscar’ı gösteren önemli bir referansa dönüşüyor. Venedik’in zaman treni ileri doğru yolculuğuna devam ediyor…
Condividi: