Vita Gazette

Le notizie dall’Italia.

24 saat açlık gençleştiriyor mu?

Vita gazette – Dünyanın bir bölümü bir deri bir kemik kalmış “açlıktan”, bir bölümü insan vücudunu şekilsiz yağ torbalarına dönüştüren “aşırı yemekten” hayatını kaybediyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar “ölümüne” yediğimizi ortaya koydu. Çevremizde giderek artan şekilsiz vücutlara ve artan medeniyet hastalıklarına bakınca bu araştırmaların doğruluk payı ortaya çıkıyor. Yine yapılan araştırmalar uzun süre açlığın hem zayıflamaya hem de gençleşmeye önemli katkısı olduğunu gösteriyor.

Yemek yemenin amacı değişti

Bugün yemek yemek, atalarımızdan farklı olarak, açlığı gidermek için basit bir gereksinimden daha fazlası anlamına geliyor: Aile veya arkadaşlarla paylaşılan yemek zamanların odak noktası “zevk” oldu; Ayrıca kendimize bir ödül olarak,  bir parça çikolata ya da tatlı ısmarlarız; veya stresli ve keyifli olduğumuzda bir torba cipsi bir birayla anında tüketiriz; Hiç de masum olmayan minik bir tatlı tabağını, espresso eşliğinde zevkle yerken vücudumuza etkilerini hiç düşünmeyiz.  En ufak acıkmamızda bile, hiç düşünmeden hızlıca bir şeyler atıştırırız. Haydi dürüst olalım. Kaç kişi midesinin guruldamasına izin veriyor?

Ölümüne yiyoruz!

Son yıllarda yapılan araştırmalar ölümüne yediğimizi ortaya koydu. Aşırı yemek, kötü beslenmek, sağlıksız yaşam tarzı, kardiyovasküler hastalık, diyabet, kanser ve daha pek çoğu dahil olmak üzere  medeniyet hastalığına neden oldu veya risklerini artırdı. Biraz yüksek vücut kitle indeksi bile bu hastalıklardan birine neden olabiliyor. Yani genç ve sağlıklı yaşamanın yolu az yemekten, bir tür sürekli oruç tutmaktan geçiyor..  

16 saat aç kalabilmek…

Aralıklı orucun en bilinen şekli 16:8 versiyonudur. Bu, 16 saat boyunca oruç tutma, kalan sekiz saat boyunca yemek anlamına geliyor. Ama abartmadan! Uzmanlara göre pratikte, günlük programınız şöyle görünebilir: sabah 8’de kahvaltı, öğlen 12’de öğle yemeği.,  günün son öğünü saat 16.00’da. Hatırlanması gereken en önemli şey, son öğünü gece yarısından en az sekiz saat önce yemektir. Bu, belirli yiyeceklerden vazgeçmek zorunda kalmadan nazik bir kilo verme şeklidir. Diğer avantajlar: sadece yağ kaybedilir, kas! kütlesi değil. Bu varyantın günlük hayata entegre edilmesi nispeten kolaydır ve iyi bilinen yo-yo etkisini ve açlık sancılarını önler. Ancak uzun vadeli başarıya ulaşmak için gerekli disiplin ve doğru zamanlama önemlidir.

Diğer olası ritimler sırasıyla 18 veya 20 saat oruç tutmayı içeren 18:6 ve 20:4’tür. Ancak günde üç öğün yemek yemek zorunda değilsiniz, iki hatta sadece bir öğün yiyebilirsiniz. “Akşam yemeğini iptal etme” olarak da bilinen akşam yemeği olmayan bir versiyon, özellikle etkili bir başka seçenektir. Uzmanların, bu diyetlerde kahvaltının atlanmaması gereken tek öğün olduğunu dile getirdiklerini de not düşelim…

24 saat aç kalmanın kazanımları

Araştırmacılar en son kalori alımının sadece 24 saat kısıtlanmasıyla, bağırsaklarda bulunan kök hücrelerin yenilenmesini destekleyecek metabolik bir dönüşüme neden olduğunu buldular. MIT biyologlarının yaptığı araştırmaya göre, yaşa bağlı bu kök hücre fonksiyonu kaybı, 24 saatlik bir oruçla tersine çevrilebilir. Araştırmacılar, oruç tutmanın hem yaşlı hem de genç farelerde kök hücrelerin yenilenme yeteneğini önemli ölçüde geliştirdiğini buldular. Bu çok önemli.  Çünkü sağlıklı bir dokuya sahip olmamızın ve hastalıklarla mücadele etmemizin bir yolu da bağırsaklardan geçiyor. Ancak yaşla birlikte bağırsaklarda bulunan bu kök hücreler, gerektiği gibi yenilenemiyorlar. Bu yüzden fareler üzerinde yapılan bu deneylerin sonuçları çok önemli. Buna göre 24 saat aç kalmak, karbonhidratları kullanmaktan yağ yakmaya kadar, bağırsaktaki kök hücrelerde metabolik bir yenilenmeye neden oluyor. Bu sürede kanser ya da enfeksiyonlara karşı yenilenme süreci destekleniyor.

                           Aç kalan farelerde desteklenmiş bağırsak organoidleri, sağda

Canlanan hücreler

Diğer yandan hücrelerin enerji kaynağı olarak karbonhidratlar yerine yağı tüketirken işlevlerinin de arttığı tespit edildi. Araştırmacıların “bağırsağın yük beygirleri” olarak tanımladığı bağırsak kök hücreleri, genelde bağırsak astarını beş günde yeniliyor fakat metabolik dönüşümün faaliyete geçmesiyle, bu yenilenme hızlanabiliyor.

Araştırmacılar, 24 saat aç kalmış farelerin bağırsak kök hücrelerini aldılar. Ve bunları bir kültür ortamında yetiştirerek, onları organa bir tür mini bağırsak olan hücre yığınlarına dönüştürdüler.  Ve bu işlem sonucunda kök hücrelerdeki yenilenme kapasitesinin hem genç hem yaşlı farelerde, tok farelere göre iki kat yüksek olduğunu gördüler.

Bu kez bu olayın nedenini bulmak için, aç kalan farelerin kök hücrelerinde yer alan mesajcı RNA’yı sıraladılar.  Ve açlığın,peroksizom çoğaltıcı  etkinleşik alıcı (veya PPAR) adı verilen kayıt etmenlerini faaliyete geçirdiğini, bunun da yağ asitlerinin metabolize edilmesiyle ilişkili genleri açtığını buldular. Etkinleşme, hücrelerin glukoz yerine yağ asitlerini yıkmasına sebep olmuştu ve aynı zamanda kendilerini yenileme becerisini güçlendirmişti. Araştırmacılar PPAR’ın etkinleşmesini engellediklerinde, yenilenme desteği de sona erdi.

Farelere, PPAR’ların etkilerini faaliyete geçiren ve GW501526 adı verilen bir molekül uygulandığında, farelerin aç kalmasıyla ortaya çıkan faydalı etkilerin bazıları yeniden oluştu. Sadece bir metabolik güzergahı faaliyete geçirmek, belirli yaş fenotiplerini tersine çevirmişti.

Bu deneyin ve halen devam eden araştırmaların insanlarda da farelerde olduğu kadar kolay şekilde idare edilip edilemeyeceği bilinmiyor. Ama bazı gerçekler tüm dünyayı sarıyor: Nüfus hızla artıyor; kaynaklar azalıyor; aşırı tüketim çevre kirliliğine de yol açıyor; doğal felaketler artıyor.

“O çocuğu kurtarabilirdim!”

Yıllar önce çekilen Akbabanın açlıktan halsiz düşmüş çocuğu beklediği o unutulmaz fotoğraf “Açlık” kelimesini düşündüğümüz zaman aklımıza gelen ilk resimlerden. Bir fotoğraf binlerce söze bedeldir. 20 yıl önce dünya, bir çocuk fotoğrafını tartıştı. Fotoğraf dünyanın en prestijli Pulitzer Ödülü’nü aldı ama fotoğrafı çeken gazeteci Kevin Carter, “O çocuğu kurtarabilirdim” diyerek intihar etti.

“Az ye çok yaşa” kampanyası

Özetle ihtiyacımız kadar tüketirken hem gezegenimize hem kendimize iyilik yapmış oluyoruz. Çevre ve görsel kirliliğine neden olmuyoruz. Diğer yandan kaynakların eşit ve adil dağıtılmasına dolaylı katkıda bulunuyoruz… O halde bugünden itibaren, “Az ye, çok yaşa” kampanyasına katılalım mı? Biz başladık bile”

https://news.mit.edu/2018/fasting-boosts-stem-cells-regenerative-capacity-0503Cell Stem Cell                         

error: Content is protected !!